Günümüzde küreselleşme değişen ekonomik stratejiler, siyasi istikrasızlıklar, sosyal ve kültürel alanlarda etkilerini açık bir biçimde hissettirirken işletmelerin yurt için uluslararası pazarla bütünleşmesi kaçınılmaz olmuş, dışa açık büyüme önemini arttırmıştır. İşletmeler açısından ayakta kalabilmek "rekabet edebilmek" ile eş anlamlı hale gelmiştir.
İşletmeler bir yandan yeni teknolojileri takip etmekte diğer yandan finansal yapılarını güçlendirmeye çalışmaktadır. Tüm bunlarla olumlu sonuçlar alınmakta ancak yetmemektedir. "Çünkü makine, tesis, teknoloji ve ürün tasarımı gittikçe işletmelerde benzer hale gelmiş" ölçek ekonomisi de önemini azaltmıştır.
Günümüzde Küresel olarak İnsan odaklı, düşünce ve davranış sistemine dayalı yeni üretim ve yönetim teknikleri yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmış, işletmelerin insan sermayesi ile daha fazla rekabet gücü kazandığı görülmüştür.
Bu süreçte "insan" unsuruna eskisinden farklı bir bakış açısı gerekli olmuştur. Gerçekten insan kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması tüm diğer faktörler üzerinde etkili olmakta işletmeler açısından stratejik bir unsur olarak kendini göstermektedir. Kısaca rekabette üstünlüğün sırrı ile insan kaynakları arasındaki ilişki her geçen gün kuvvetlenmektedir. Bu çerçevede klasik personel yönetimi ve çalışan ilişkisinden farklılaşan, insan kaynağını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan bir anlayış ön plana çıkmaktadır.
İnsan Kaynaklarının tüm süreçlerinin doğru bir çatı altında kurulması ve sürdürülebilir kılınması için;
Performans Değerleme
Oryantasyon sistemi
Kariyer ve yedekleme sistemi
Eğitim sistemi
İş değerlemesi ve ücret yönetimi sistemlerinin
İşe alım süreçlerinin
Görev ayrımlarının doğru yapılanması işletmeler açısından en hayati konular arasında bulunmaktadır.
